ingilizce cümleler     800) {echo ' ';} ?>         

Like Cümleleri


like cümleleri



"Like" İngilizcede başlıca iki anlama gelir. Birincisi fiil olarak "hoşlanmak" veya yerine göre "sevmek" anlamına gelir. İkincisi ise edat olarak "gibi" anlamına gelir. İkisi de sıklıkla kullanılan kelimeler olmalarına karşın ingilizce cümledeki yerleri ve kullanıldıkları cümlelerin anlamlarından kolayca ayırd edilebilirler.




Aşağıda "like" kelimesinin hem edat hem de fiil olarak kullanıldığı örnekler bulacaksınız:

She smokes like a chimney. --> Baca gibi sigara içiyor.

What was your holiday like? --> Tatilin nasıldı?

What does it taste like? --> Tadı neye benziyordu?

He looks like his brother. --> O, erkek kardeşine benziyor.

We use natural materials like cotton and wool. --> Pamuk ve yün gibi doğal malzemeleri kullanıyoruz.

Why are you talking to me like that? --> Neden benimle böyle konuşuyorsun?

It looks like it's going to rain. --> Yağmur yağacakmış gibi gözüküyor.

Let's go swimming in the lake like we used to. --> Hadi, eski günlerdeki gibi göle yüzmeye gidelim.

You look like you've just got out of bed --> Yataktan yeni kalkmış gibi gözüküyorsun.

She acts like she's the boss. --> O, patron gibi davranıyor.

Ayşe spoke Turkish like he was foreign. --> Ayşe Türkçeyi yabancıymış gibi konuşuyordu.




He shouldn't say things like that. --> O, bunları böyle söylememeliydi.

There is nothing like a good cup of coffee. --> iyi bir fincan kahve gibisi yoktur.

You sing like an angel! --> Siz bir melek gibi şarkı söylüyorsunuz!

Life is like an onion, when you cry. --> Hayat soğan gibidir, ağladığın zaman.

Can't you just say hello like a normal person? --> Sen de normal bir insan gibi sadece, merhaba, diyemez misin?

I don't like politicians. --> Politikacıları sevmiyorum.

How do you like my new shoes? --> Ayakkabılarımı nasıl buldun?

I don't like the look of him. --> Onun bakışlarından hoşlanmadım.

I don't like the sound of violin. --> Keman sesini sevmem.

I don't like to be late. --> Geç kalmaktan hoşlanmıyorum.

I like the way he works. --> Onun çalışma yolunu (yöntemini) seviyorum.

I don't like cooking. Instead I like to eat at a restaurant. --> Yemek yapmayı sevmiyorum. Bunun yerine restoranda yemeyi seviyorum.

I used to like going for walks. --> Eskiden yürümeyi çok severdim.

What did you say, you don't like your girl friend? --> Ne dedin sen, kız arkadaşından hoşlanmıyor musun?

Bu sayfayı inceleyen takipçilerimiz,

sayfalarımızı da incelediler.

Kendinizi geliştirmek için

Bilgisayar Cümleleri


Why Cümleleri


As Soon As Cümleleri


There Are Cümleleri


Was Cümleleri


Rusça Çeviri Cümleleri


Almanca Tercüme Cümleleri


Despite Cümleleri


Present Perfect Tense Cümleleri


Olay Cümleleri


Edat Cümleleri


Good At Cümleleri


sayfalarımızı da incelemenizi tavsiye ederiz.